Ulubey: Depremleri önleyemeyiz fakat felaketleri önleyebiliriz

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye Diri Fay haritasında  5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip yaklaşık 500 diri fay bulunduğunu hatırlatan Siyasetçi-Yazar Fatma Ulubey,”Ülkemizde deprem olur, bilim insanları konuşur, olası tehlikelere dikkat çeker ama uyarılar dikkate alınmaz. Deprem gerçeğiyle yüzleşmek zorundayız. Türkiye deprem riski açısında 1. Sırada yer almaktadır. Ülkemizin önemli bir bölümü deprem tehlikesi ve riski altındadır. Türkiye Diri Fay haritasına bakıldığında; 5.5 ve üzeri büyüklükte deprem üretme potansiyeline sahip yaklaşık 500 diri fay bulunmaktadır. Bu faylardan özellikle kırılma zamanı gelmiş olanların yani sismik boşluk olarak tanımlanan yerleşim yerlerinden geçenler büyük risk taşımaktadır.  Türkiye depremselliği yüksek olan bir bölgede yer alıyor.  Bulunduğumuz coğrafya, sadece günümüzde değil milyonlarca yıldır sürekli depremle sarsılıyor. 1500’lü yıllardan günümüze belli Aralıklarda 7 ve üstü büyüklükte tam 23 Deprem yaşadık. Sismik açıdan oldukça aktif bir ülkeyiz ve bunun da en büyük nedeni Arap ve Afrika levhaları ile Avrasya levhası arasında yer alıyor olmamız.
Deprem aktif tektonik ana yapılar olarak Bitlis-Zagros Kenet Kuşağı, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Zonları ile Batı Anadolu Faylı Açılma Hatları bulunuyor. Bu fay hatları içinde en tehlikeli olanları ise Kuzey Anadolu Fay Hattı ile Doğu Anadolu Fay Hattı oluşturuyor.  Geçtiğimiz günlerde Çelikhan’da meydana gelen depremin fay streslerini Pötürge, Sincik, Çelikhan, Erkenek, Sürgü, Doğanşehir, Gölbaşı, Pazarcık Türkoğlu kolu üzerinde etkili olacağı deprem uzmanları tarafından defalarca gündeme getirildi. “dedi.
Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür’ün açıklamalarını hatırlatan Ulubey,”Deprem Bilimci Prof. Dr. Naci Görür, şu ifadeleri kullandı: “Arkadaşlar az önce Malatya, Pütürge-Sahilköy’de 4.7 büyüklüğünde deprem oldu. Bu depremi şöyle yorumluyorum: Deprem DAF’ın Hazar Gölü- Sincik kolunun batısında ve Çelikhan-Erkenek koluna yakın. Bu tür depremler stres transferi yoluyla komşu faylarda stres değişimine neden olarak oralarda deprem riskini artırabilirler. Kanaatimce Çelikhan-Erkenek arası daha da riskli hale geldi. Dikkatli olunmalıdır” açıklamasında bulunmuştu. 
Her doğa olayı bir tehlikedir. Tehlikenin can kaybına yani afete dönüşmesi alınmayan önlemlerden kaynaklanmaktadır. Bu önlemleri almak kamunun sorumluluğundadır. Yapı stokunu güvenli kılma anayasal bir görev olarak bakanlık, AFAD ve belediyelere verilmiştir. Bu açıdan yerel yönetimlere ciddi görevler düşmektedir. Kentleşme ve yapılaşmada deprem riski göz ardı edilmemelidir. 
Bölgemizde yapı stokunun niteliği İstanbul’da yapılan yapılarla kıyaslandığında çok daha kötüdür. Merkezi yerleşim alanları dışında köylerde çoğunlukla kerpiç ve karkas türü yapılar olması ve bu yapıların çıkarılan yasalarla yenilenmemesi hasarı arttıracak önemli unsurlardan olacaktır. Yığma yapılar,  taşıyıcı sistemi tuğla ve doğal taşlar gibi farklı kagir malzemelerden yapılmış düşey duvarlardan oluşan yapılardır.” şeklinde konuştu.
Deprem bir doğal Afet olmasına karşı alınabilecek öncü tedbirlerle can ve mal kayıplarını en aza indirilmesi gerektiğini aktaran Ulubey, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Türkiye’de,  yığma yapılar özellikle kırsal bölgelerde yaygın olarak karşımıza çıkmaktadır.  Deprem gibi yanal kuvvetlere karşı betonarme ya da çelik elemanlara göre istenen süneklik özelliğini sağlayamayan yığma yapılar; bu özelliğinden dolayı depreme dayanıklı yapı olarak değerlendirilmemektedir. 2019 yılında meydana gelen depremde az ve orta hasar görmüş kerpiç evlerin, bu depremde yıkıldığını söylemek yanlış olmayacaktır. Bu depremde yüzlerce kagir, kerpiç ve karkas yapılar yıkılması muhtemeldir. Merkezdeki yapılar ise çoğunlukla denetimsiz kontrolsüz bir şekilde inşa edildiği düşünüldüğünde hasarın ve can kaybının olması yüksek olasılıktır. 
Geçtiğimiz yıllarda Elazığ Sivrice merkezli kırılma Tunceli, Malatya, Adıyaman, Bingöl ve Diyarbakır’da deprem kuvvetli şekilde hissedilmiş ve köylerinde can kaybı yaratacak ve yapılara ciddi hasarlar vermiştir. Deprem bir doğal Afet olmasına karşı alınabilecek öncü tedbirlerle can ve mal kayıplarını en aza indirgemek yine bizlerin elinde. Bu anlamda depreme karşı bilinçli bir toplum oluşturmak bilinçli yapılaşma ve kentleşme ile mümkün olacaktır. Maalesef bölgemiz 1. Derecede deprem bölgesi üzerinde. 
Valilikler, kaymakamlıklar, belediyeler ve kamunun tüm paydaşları deprem konusunda ortak bir tavır almaları gerektiği kanaatindeyim. İnsan hayatı çok değerlidir.”

 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir