Dünya’da eşi benzeri olmayan Sultan Sazlığı

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Türkiye’nin sahip olduğu eşsiz coğrafi konumu, elverişli iklim koşulları ve farklı habitatlara sahip sulak alanları ile çok sayıda türden birçok canlıya ev sahipliği yaptığını söyleyen Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah İnce, Batı Palearktik bölgede yer alan Türkiye ile ilgili bilimsel açıklamalarda bulundu.

Mehmet UZEL (KAYSERİ İGFA)- Ülkemizde tespiti/gözlemi bilimsel olarak yapılmış yabani hayvan türlerine bakıldığında  170’e yakın yabani memeli türünün Türkiye sınırları içerisinde varlığının rapor edildiğini dile getiren Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah İnce, “Bu türler içerisinde, sayıları bir elin parmaklarını geçmeyecek ölçüde gözlemlenen ve her gözlemi dünyada bilimsel yankı bulan “Anadolu Parsı” gibi büyük yırtıcının yansıra; varlığı ile ekosistemin sürdürülebilirliğini sağlayan kurtlar, ayılar, sırtlanlar gibi yırtıcılar önemli yer tutarlar. Çok yakın bir tarihte Ülkemiz sınırları içerisinde varlığı tespit edilen son yeni tür, yırtıcı memeli “Rakun Köpeği” olmuştur.Bununla birlikte son yıllarda yabani hayvan sayılarının artırılması için Devlet Politikasıyla yürütülen spesifik projede karacalar ve diğer geyik türleri de başlıca yabani otçulları oluşturmaktadır.” dedi.

“TÜRKİYE ÖNEMLİ EKOSİSTEMLERE, YABANİ HAYVAN VARLIĞIAN VE TÜR ÇEŞİTLİLİĞİNE SAHİP”

İnce, “Yabani otçul memelilerimiz arasında doğada önemli işlevleri bulunan tavşanlar, gelengiler, sıçanlar gibi kemirgenler, vb. birçok küçük otçul memeli de bulunmaktadır. Memeli yabani hayvanlar sınıfında yer alan ve çoğu zaman bu başlık atlında dikkatten kaçan deniz memelisi türlerimiz içerisinde, başta sayısı oldukça azalmış olan Akdeniz Foku, Yunuslar ve Ülkemiz Karasularında görülen 2 tür balina da coğrafyamızın yabani hayvan varlığı içerisinde yer alır. Yine ülkemizin yabani memelileri gurubunda yer alan, son iki yıldır dünya gündeminde önemli bir yer tutan, uçan memeliler sınıfının üyesi yarasalarında Ülkemizde 30’dan fazla tür ile barındığı bilinmektedir.

Öte yandan Türkiye’de bilinen yabani memeli türlerinin yansıra, yine bilimsel çalışmalarda kayıt altına alınmış 470 civarında yabani kuş türünün de varlığı rapor edilmiştir. Bunların yaklaşık %25’i göçmen kuş statüsünde olup, göçmen kuşların önemli bir kısmı da göç esnasında ülkemizde üreyerek uzun süreli konaklamalarda bulunmaktadırlar. Ayrıca her yıl Türkiye’den tahminen 5 milyardan fazla göçmen kuşun geçtiği de rapor edilmiştir. Yabani hayvan varlığımız içerisinde yer alan sürüngen ve amfibian sınıfında 30 kurbağa ve kendi sınıfı içerisinde “Mısır-Nil Kobrası ve Wagner Engereği” gibi sürüngenleri barındıran 128 tür yabani sürüngen de yer alır. Bunların yansıra ülkemizde üreme ve barınma fırsatı bulan, tüm dünyada ilgili bilimsel çevrelerin hassas konusu olan, başta Caretta caretta olmak üzere Chelonia mydas gibi iki önemli deniz kaplumbağasının da en önemli üreme alanları ülkemizde bulunmaktadır. Özetle Türkiye, yedi coğrafik bölgesinde dünyada sayılı olan Ramsar alanlarının da aralarında bulunduğu çok farklı ve bir o kadar da önemli ekosistemlere ve yabani hayvan varlığına ve tür çeşitliliğine sahiptir” ifadelerine yer verdi. 

“ÜLKEMİZDE YABANI HAYATIN KORUNMASI İÇİN ÇALIŞMALAR YAPILIYOR” 

“Ülkemizin yabani hayatının korunması ve geliştirilmesi ile ilgili çalışmalar son yıllarda önemli bir ivme kazanmış ve başka bir gelişme periyoduna ulaşmıştır” diyen İnce, “Gelinen bu gelişme periyodunda, ülkemiz yabani hayvanların çoğaltılması ve geliştirilmesinde yasal sorumluluğu üstlenmiş olan Tarım ve Orman Bakanlığı, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğüdür. Bu kurum, ülkemizin dört bir yanında ve her coğrafik alanda genel anlamda tüm yabani türlerin varlığını korunması ve sürdürülebilirliği ile ilgili önemli faaliyetler ve yatırımlar yapmaktadır. Özellikle otçul memeli türlerimizden karacalar ve diğer türlerin sayısının artırılması, korunması ve yaban hayatını geliştirilmesine yönelik projeleri hayata geçiren bu kurumun faaliyetlerini yaparken, tüm yabani hayvan türlerinin tıbbi tedavi gereksinimleri ve rehabilitasyon süreçleri için özellikli tedavi ünitelerine mutlak ihtiyaç duyulmaktadır” dedi.

“SULTAN SAZLIĞI 428 DOĞAL BİTKİ TÜRÜNE EV SAHİPLİĞİ YAPIYOR”

Erciyes Üniversitesi Veterinet Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Abdullah İnce, “Afrika, Avrupa ve Asya arasında her yıl göç eden göçmen kuşlar için Avrupa ve Ortadoğu’nun en önemli sığınma, konaklama ve üreme alanlarından biri olan ve Kayseri il sınırlarında Develi, Yahyalı ve Yeşilhisar ilçelerinin oluşturduğu üçgen içerisinde yer alan, 1994 yılında Uluslararası Ramsar Sözleşmesi’ne göre “A sınıfı Sulak Alanlar Listesine” kaydedilen ve 2006 yılında “Milli Park” statüsünde kabul edilen “SULTAN SAZLIĞI EKOSİSTEMİ”, şüphesiz Türkiye’nin en önemli milli parkları ve sulak alanları arasında yer almaktadır. Yoğun saz ve bitki örtüsüyle kaplı, besin maddesi bakımından oldukça zengin tatlı ve tuzlu su ekosistemlerinin bir arada bulunduğu nadir bir ekosisteme sahip Sultan Sazlığı Milli Parkı, 300’den fazla kuş türünün sığınma, beslenme, barınma, konaklama ve kuluçka alanı olmakla birlikte 48’i endemik olmak üzere toplam 428 doğal bitki türüne de ev sahipliği yapmaktadır.  

Bu müstesna ekosistem, korunması için çok özel projelerle desteklenmiş ve güçlendirilmiştir. Yükseltilen koruma programları neticesinde “Sultan Sazlığı Milli Parkı” 12.05.2020 tarihli ve 2524 Sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile “Doğal Sit-Kesin Korunacak Hassas Alan” olarak tescil edilmiştir. Tatlı ve tuzlu su ekosistemlerinin bir arada bulunduğu, nadir bir ekosistem oluşu, nesli tehlikeye düşmüş veya düşebilir türlerinde yer aldığı 301 kuş türünün beslenme, barınma ve kuluçka alanı oluşu, Avrupa’da turna, flamingo, akbalıkçıl, kaşıkçı kuşlarının bir arada kuluçkaya yattığı tek sulak alandır. Her yıl milyonlarca göçmen kuş bu sazlığı sığınak olarak kullanmaktadır.  Ayrıca Sultan Sazlığı Ekosisteminde başta kurt, tilki ve tavşan olmak üzere çeşitli yabani memeli; yılan, kaplumbağa ve kurbağa gibi türler bulunmaktadır.  Bunlara ilave olarak Sultan Sazlığı Ekosistemi, sahip olduğu su karakteristiği ile Medikal Sülük Hirudo verbana’nın dünyada yoğun olarak üreyebildiği nadir Ramsar alanlarından birisidir” şeklinde konuştu. 

“SON YILLARIN TRENDİ EKOTURİZM”

“Her yıl yılın değişik zamanlarında dünyanın değişik yerlerinden binlerce “Kuş Gözlemcisinin” ziyaret ettiği bu ekosistem “Eko Turizme” açılmış olması dolayısıyla her yıl binlerce kişi tarafından da ziyaret edilmektedir. Başta Erciyes Üniversitesi Veteriner Hekimliği Fakültesinden olmak üzere çok sayıda bilim insanı araştırma ekipleriyle bu ekosistemde bilimsel araştırmalar yürütmüş ve yürütmeğe de devam etmektedirler” diyen İnce sözlerini , “Son yıllarda yeni bir trend olan ve çevreye zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilmesi ve tüm yerli halkların kültürlerini yok etmeden, onların turizm faaliyetlerinden yararlanmalarının sağlanması şeklinde özetlenen “ekoturizm” kapsamında Sultan Sazlığı Milli Parkı Ekosistemi’nin tanıtılması için birçok proje hayata geçirilmiştir.

Bu projeler arasında yer alan Erciyes Üniversitesi Veteriner Fakültesi Parazitoloji Anabilim Dalı tarafından yürütülmüş olan 114O646 kodlu ve “Sultan Sazlığı Ekosisteminde Kanatlı Haemosporidialarının Moleküler Ekolojisi” başlıklı TÜBİTAK projesi ile Sultan Sazlığı Milli Parkı ekosisteminde yabani kanatlılarda enfeksiyona yol açan kanatlı haemosporidian parazitlerin konak ve vektörler bazında moleküler ekolojisi araştırılmış ve her yıl göç eden milyonlarca kuşun taşıdığı hastalık etkenlerinin risk potansiyelleri ortaya konarak vektörler ve vektörlerle bulaşan önemli hastalıklar ile mücadelede kapsamında yeni stratejilerin geliştirilmesine ve eko turizme katkıda bulunulmuştur. Bununla birlikte Sultan Sazlığı Milli Parkı ekosisteminde yürütülen diğer projelerde canlı hayvanların yanında ölmüş hayvanların da ölüm nedenleri araştırılarak elde edilen yol gösterici kritik bulgular kapsamında diğer hayvanlar için tehdit oluşturabilecek hastalık etkenleri belirlenmiş ve hayvan sağlığının korunması ile devamlılığının sağlanması noktasında önemli çalışmalar yapılmıştır. Model olma niteliğindeki söz konusu çalışmalar ile birlikte bölgede ekosistemin korunması ve eko turizmin devamlılığının sağlanması için gerekli titizlik ve azami özen gösterilerek yeni çalışmaların planlanmasına devam edilmektedir” şeklinde tamamladı. 

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir